Milat Gazetesi - 13.02.2013
Kenan Adem Kızılağıl

Yeni yargı paketinde darbe mağdurlarının mağduriyetlerinin de giderilmesi isteniyor. “Şimdi Türkiye açılımına ihtiyaç var” diyen emekli Hâkim Binbaşı Yusuf Çağlayan, “4. Yargı paketinde darbe mağdurlarının mağduriyetlerinin giderilmesi de yer almalıdır” diye konuştu.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in yanı sıra bazı bakanlar ve parti kurmaylarının da katıldığı toplantıda 4. Yargı Paketine son şekli verildi. Düzenlemede birçok yeni reform yer alırken, hukukçular brifingli yargı kararları ile haksızlığa uğrayanların mağduriyetini giderecek yeni bir yargı paketine ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
“Şimdi Türkiye açılımına ihtiyaç var” diyen emekli Hâkim Binbaşı Yusuf Çağlayan, “Darbe dönemlerinde hukuki kılıf giydirilerek gerçekleştirilen tasarrufların süregitmesinin sebebini anlamak mümkün değildir. Bu mağduriyetlerin giderilmesinin tek yolu, yasal düzenlemedir. Bunu gerçekleştirmek de TBMM’nin görevidir. sadece geçmişle kalmayarak, geleceğini de bu hukuki dayanaktan yoksun statüye katlanarak yaşamak zorunda olmak, hiçbir hukuk ve vicdan anlayışı ile bağdaştırılamaz” dedi.
Yasal düzenlemeler yapılmalı
“Darbe dönemlerinde ve özellikle de 28 Şubat Sürecinde binlerce insanımızın geri kalan yaşamları üzerinde derin yaralar açan hukuk dışı tasarrufların hiç değilse geleceğe dönük olarak ortadan kaldırılması gerekmez mi?” diye soran Çağlayan, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Darbe suçu ile yargılananların gerçekleştirdiği tasarruflar, süre giden bir hak mahrumiyeti statüsü tesis etmiştir. Yapılacak en önemli icraat, halen süre giden bu hak mahrumiyetlerine son vermektir. TBMM bu hukuk dışı süreçlerde ihdas edilen hak mahrumiyeti statülerini hiç değilse geleceğe dönük olarak sonlandırmak durumundadır. Çünkü, bu hak mahrumiyetine sebebiyet verildiği dönemde pozitif hukukun cevaz vermediği bu işlemler, günümüz pozitif hukuku karşısında da meşru bulunmamaktadır. Hal böyle iken sırf darbe dönemlerinde hukuki kılıf giydirilerek gerçekleştirilen bu tasarrufların süregitmesinin sebebini anlamak mümkün değildir. Bu mağduriyetlerin giderilmesinin tek yolu, yasal düzenlemedir. Bunu gerçekleştirmek de TBMM’nin görevidir. Sadece geçmişle kalmayarak, geleceğini de bu hukuki dayanaktan yoksun statüye katlanarak yaşamak zorunda olmak, hiçbir hukuk ve vicdan anlayışı ile bağdaştırılamaz.”
Çağlayan, “Madem ki bir toplumsal uzlaşmaya gidilecek, geçmişin üzerine bir sünger çekilerek geleceğe bakılacak ise, 4. Yargı paketinde darbe mağdurlarının mağduriyetlerinin giderilmesi de yer almalıdır ya da yeni bir yargı paketi acilen gündeme alınmalıdır” dedi.
Askeri yargı ne kadar bağımsız?
Askeri yargının verdiği kararlar hakkında da açıklamalarda bulunan Çağlayan, “TBMM kabul ettiği Anayasa değişiklik paketinde, Askeri Yargı ile ilgili hükümleri ve özellikle de AYİM ile ilgili Anayasa hükmünü değiştirmiştir. Gerekçesi ise, AYİM’i yargı bağımsızlığı güvencelerine ve üyelerini de hakimlik teminatına kavuşturmak. Bu şu anlama geliyor: Bu değişikliğe kadar askeri yargının yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatı yeterli değildir… O zaman bu değişiklikten önce verilen ve özellikle de darbe süreçlerinde verilen kararlar ne kadar hukukidir. Üstelik, davalara uygulanan yasalar da TBMM tarafından çıkarılmamış. Yani hukuki anlamda yasa değil… Bir örnek verecek olursak: 29.7.1983 tarih ve 2870 sayılı kanunun 4 ve 7 nci maddeleri ve bu kanun ile değişik 926 Sayılı TSK Personel Kanununun 50/c ve 94/b maddeleri…Bu maddeler, TSK’dan ilişik kesmeyi düzenleyen hükümlerdir. Üstelik, YAŞ kararlarını yargı denetimine kapatan düzenlemedir. Anayasanın 125. maddesini bypass eden yasadır. Bu tarihten sonra ilişik kesme işlemlerine yargı yolu açık olsun, kapalı olsun bu maddeler uygulanmış ve davalar bu maddelere göre esastan karara bağlanmıştır. Bu maddelerin çıkarıldığı 29.7.1983 tarihinde meclis yoktur. Yani yasama organı yoktur. Bu yasa bir Konsey yasasıdır. Bu konsey yasası günümüze kadar yargı tarafından uygulanmıştır. Böylece, darbe dönemlerinde ihdas edilen hak mahrumiyetlerine yargı kararı ile süregiden bir statü özelliği kazandırılmıştır” diye konuştu.
Olasılık mahkûmları ne olacak?
“Hiçbir şiddet eylemi olmadığı halde, evinde yakalanan dini kitaplar örgütsel doküman kabul edilerek terör örgütü mensubu olmak suçlaması ile halen cezaevlerinde hükümlü bulunan dindar insanlar neden kapsam dışında kalmıştır?” diye soran Çağlayan, “Hiçbir şiddet eylemi olmayan insanlar potansiyel suçlu kabul edilerek 28 Şubat sürecinde DGM’ler tarafından ağır cezalara çarptırılmış insanlar bulunmaktadır… Eğer toplumsal barışı sağlamak amacıyla bir yargı paketi çıkarılacak ise, toplumun belli kesimleri değil, bütün kesimlerinin kapsama alınması gerekir” dedi.